1 Kasım 2010 Pazartesi

soru & cevap

kendinizden kaçmak isteyip en sevdiğiniz film için "keşke içinde yaşasaydım" yada "keşke hayatım böyle olsaydı" dediğiniz olur mu hiç?

daha ne kadar boka sarabilir herşey diye düşünüp sizden başka herkesin gayet iyi idare ettiğini varsaydığınız olur mu hiç?

herkese meydan okuduğunuz, artık size karşı tek bir kötü kelime bile edilmesini istemediğiniz anlar oluyor mu hiç?

5 gün boyunca deli gibi ağrıyan başınızı yeter ki sakinleşsin diye duvarlara vurarak patlatmak istediğiniz olur mu hiç?

"yeter ki beni rahat bırakın dünya yıkılsın umrumda değil" dediğiniz oluyor mu hiç?

peki kendinizi yapayalnız hissettiğiniz oluyor mu hiç?

ve bunların haksızlık olduğunu düşündüğünüz olur mu hiç??


evet hepsi haksızlık...

mesela ben;

{film konusuna karar veremedim henüz yaw..belki en sona ekleyebilirim bişeyler =) }

evet herşey boka sardı ama tek fark milletin ne halde olduğu zerre kadar umrumda değil.. {çok mu acımasız? hayır kesinlikle değil..düşünüldüğün kadar düşünürsün bu kadar basit}

evet herkese meydan okumak gerekiyor gerçekten.. o kadar zor bişey de değil..

evet 5 gün boyunca ağrıyan başımı duvarlara vurdum çaputlarla sardım almadığım ilaç kalmadı..belki kırılırsa acısı ve ağrısı kökten geçer diye düşünüyorum =)

bana şu anda en sevdiğim cipsten, en sevdiğim çeşit jelibondan, en sevdiğim çikolatalardan torba torba getirin, ben de yanına mc donald's dan bir menü ve pizza söyliyim, film arşivim yakınımda olsun benim başka hiçbir şeye ihtiyacım olmaz.. insanların beni rahat bırakması ve birazcık huzur vermesi dışında.. {hani alt kat ve üst kat lanet komşularımın sabahın köründe başlattığı tadilat vs sesleri olmadan yada yan apartmandaki öküzcanın bağırtıları yada nanım annemin sürekli beni birşeyler için zorlaması olmadan....}

"herkes gün bittiğinde yapayalnız değil mi zaten?" diye soruyorum size sadece...

içinde yaşamak istediğim film konusunda kararsızım ama.. belki de ileride kendi  cici  hayatımı mükemmel bir senaryoya dönüştürüp film haline getiririm de onun içinde yaşarım.. bu daha güzel olur sanırım..

benim cevaplarım; cevap olarak yazdıklarımda değil, sorularımda aslında............................. ama yüksek sesle söylemeye cesaretim yok... henüz....

25 Ekim 2010 Pazartesi

nokta nokta nokta ...

daha önce yazmıştım, sessizlikten korkuyorum kendimle konuşmama ve hiç hoşlanmadığım sonuçların ortaya çıkmasına sebep oluyor diye.. sessizlik hala korkutuyor beni ama artık kendimle bir dakika yalnız kalmaktan bile korkar oldum.. etraf sessiz olsun yada olmasın, kalabalık olsun yada olmasın eğer ben, kendimi yalnız hissediyosam bittiğim an oluyor benim için..

hani okuldayken testler yaparlardı; ve mutlaka şöyle bir soru tipi olurdu: "....... yukarıdaki cümlede bulunan noktalı kısma uygun kelimeyi bulunuz" yada "cümledeki boşluğu doldurunuz" ..
hayatım aynı o testlere döndü. bir soru, bir boşluk (en kocamanından) ve birden fazla lanet olası seçenek.. seç bakalım seçebiliomusun?!

hayatı boyunca yorulmadan hata yapabilen tek yaratık insandır kanımca ama ben hata yapmaktan yorgun ve korkan biri olarak doğru seçeneği bulmak için tabir-i caizse kıçımı yırtıyorum..nafile.. kocaman bir boşluk hobilerle falan da dolmuyor... "tirirlaylayliiiii hadi hobbaa resim kursuna gidiyim,incik boncuk kolye yapiyim" olmuyo işe yaramıo (denedim ki konuşuyorum).

işin daha da kötü yanı insanardan da sıkılıyorum zamanla..kendimi çok matah bişey olarak gördüğümden değil ama çevremde o kadar saçma salak insan olduğunu yeni farkediyorum ben =S

şöyle insanlardan bahsediyorum ki : türkiye'nin gündemini kurtlar vadisi sanıo..haberler yerine onu izleyip gündemi takip ettiğini düşünüo.. gerçek aşk = ezel , gerçek saf nefret = fatmagül, gerçek olamayacak kadar büyük hüzün ve trajedi = minik osmancık sananlar.. facebook sayfalarını (sevgilieri olsun yada olmasın) eski sevgiliye atfedenler,"başını dik bilmem nereni sıkı tut ki kazık yemen kolay olmasın" tarzı abidik gubidik yazılar resimler, "ağlarken başını dik tut göz yaşın süzülmesin" diye bişey paylaşmıştı biri ona kopmuştum mesela..devamı "yanağından süzüldüğünü gören bundan zevk almasın" gibi bişeydi..ne diyosun yaaa!!işin gücün mü yok ne bu?! ve daha neler neleeerr..
bu tür şeylerle ilgilenmediğim ve ilgilenmek istemediğim için entel ilan edildiğimi belirtmek isterim.. neymiş efendim başında "bunu paylaşmayan insan değildir" yazıo diye paylaşmam gerekiyomuş.. ben insan değilim öğrenemedin mi daha ?!

neyse.... bitmez bu safsatalar..
malzeme bol..hatırladıkça yazıya dökülür nasılsa =)

demem o ki; (belki benimle aynı durumda olan birileri vardır...)
şimdiye kadar o hobiler, diziler, filmler, internet vs  yetmedi doldurmaya o boşluğu ...aramaya devam ediyorum..

hayatım, çok güzel, değerli, upuzun bir cümle...sadece bir yerinde nokta noktalarla bırakılmış bir boşluk var henüz nasıl dolduracağımı bilmediğim....

19 Ekim 2010 Salı

benim canım klişelerim

klişe 1 :
- ben => hayatımdaki bir çok şey sabun köpüğü gibiymiş... puf puf patlayıp duruyorlar...
- iç sesim => ah  canııımmm.. acıdım şimdi sana..gerizkalıcım, gördüğün herkese hadi can ciğer kuzu sarması olalım demsen ve sahte dünyalar yaratmasan kendine hiçbişey patlamaz..belki kafan patlar..ama inan zarar verici olmaz..en azından bu kadar..

klişe 2 :
- ben => herşeye sıfırdan başlamalıyım...
- iç sesim =>  ah benimm su katılmamış şapşalım, herşeyi sıfırlada bugüne kurduğun ama aslında farkında olmadığın sağlam şeyleride paramparça et di mi..başka bir plan bul kendine..

klişe 3 :
- ben => istediğim hiçbir şey olmuyor / yolunda gitmiyor..
- iç sesim => istediğin şeyleri bir daha gözden geçirsene sen...!

klişe 4 : kazıklanmakda üstüme yok..
- iç sesim => inanılması güç ama ilk defa seninle aynı fikirdeyim..nasıl becerebiliyorsun bunu merak da etmiyor değilim aslında..ama dur!bilmek istemiyorum..senden daha akıllı olmazsam bir önemim kalmaz..böyle şapşal olmaya devam et =)

klişe 5 :
- ben => gereksiz insanları etrafımda çok güzel barındırır, benle işleri bitince salak gibi oturur üzülürüm..
- iç sesim => adı üstünde ..gereksiz ve sen bunu biliosun..terkedilme sorunları mı yaşıyosun nedir..bak her seferinde aynı noktaya dönüyoruz farkında mısın? ah şu sen... gereksiz insanlar, senin değerini haketmeyen kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen pislikler, kendi başına karar veremeyip onun bunun dolduruşuna gelen ve sorduğunda senin "can ciğer nar tanesi nur tanesi vs" olduğunu rahatlıkla yüzüne söyleyebilen aslında ne kendisi bir bok olmayı becerebilmiş, ne de senin için miniminnacık bişeyler hissetmeyen karaktersizler...gerçekten  nasıl beceriosun bu insanları çevrene toplamayı..uzun yıllar arasan bulamazsın..

klişe 6 :
- ben => düzelicek düzelicek..hepsi iyi olacak..
- iç sesim => hadi len ordan!! bokunu çıkardın!! kafanı düzeltemedikçe ve sen akılllanmadıkça hiçbir şey düzelmeyecek.. birçok pisliği hayatından çıkarıp sağlam temizlik yaptın..sıra, seninle beraber olacak olanları dikkatle seçmeye geldi..e artık taviz de vermiosun hiçbirşeyden.. herşey yüzde yüz  düzelecek diyemesem de senin için hala bir umut var..aptallıklar kraliçesi =)))



not : ufak çaplı bir depresyon dönemindeyim.. geçecek geçecek =)))))))))))))

16 Ağustos 2010 Pazartesi

yine....

yine ben...
yine üzgün...
yine kalbi kırık..
yine hayal kırıklıklarıyla boğuşuyor..
yine SEVGİLİ'den kaynaklanan hiçbir şey yok..
yine dost kazığı... pardon yanlış oldu:
yine dost sanılan bir tanıdıktan yenilen sağlam bir kazık..
yine kaydadeğer bir sebep yok..
yine suçlanan ben, haklı olan karşıdaki..
yine herkes gibi olmadığım için oldu bunlar..
yine arkadan konuşmadığım herşeyi açıkça söylediğim için..


kazık yemede  "master degree" ye sahip olduğumdan bana özel "üstün salaklık madalyası" ve bir plaket hediye edilecekmiş... plakette şöyle yazıcakmış :


Sayın Pabucu Yarım;
- bunca zamandır yaşadığınız onca olaya rağmen hala akıllanmadığınız için,
- haketmeyen insanlara sürekli gereğinden fazla değer verdiğiniz için,
- insanların "ben böyle mertd'im ben böyle dürüstüm vs" laflarına güvenebildiğiniz için,
- kendi derdinizi unutup, başkalarının derdini kendinizinmiş gibi kabullenip çözüm bulmaya çalıştığınız için,
- "bu böyle napalım boşver" deyip geçtiğiniz için,
- ve bunun gibi eşi benzeri olmayan birçok vukuatınızdan dolayı
bu madalya ve plaketle sizi ödüllendirirken; bir an önce akıllanmanızı ve bu salaklıklarınızdan vazgeçmenizi temmenni eder, bizim için teselli olan "gidene kal demem ne hali varsa görsün" özelliğinizi hiç kaybetmemenizi dileriz.
Saygılarımızla;
Sayıca Az Olan Akıllı İnsanlar Topluluğu


=)) valla hakettim gerçekten hakettim =))

daha dikkatli olmak lazım..

en sonunda sadece kendin kalıyorsun madem, sadece kendi kıymetini bilmeli insan.. kendi kıymetini bilmeden ne kendine ne de başkasına bir hayrın oluyor zaten.. millet senin böyle suyunu sıkıp geriye posan kalınca resmen çöpe atıyor..düşünemiyorum işin içinde bir iş ya da para mevzusu olsa ne olur =)) bırrrrr...

sadece hayal kırıklığı çok kötü.. gerisinin bir önemi yok.. unutulup gidiyor 1 saat içinde bile ama o kırıklık kalıyor.. o da zamanla geçer.. geçecek.. uzun sürmesinin tek sebebi de insanın böyle bir salaklığı kendine yedirememesi zaten..

twitterda birinin yazdığı gibi; "bana attığın kazıkları saklıyorum, gün gelip de bana misafir olursan seni oturtacak yerim olsun diye"..
bende birden fazla var..
beklerim eski dostlar gelin, misafirim olun..
aynı hisleri paylaşalım =))

3 Ağustos 2010 Salı

"sızlananus"lar..

patlamak üzereymişim gibi hissediyorum ama sebebini açıklayamıyorum... üzerimde sürekli bir baskı sürekli bir ağırlık varmış gibi hissediyorum ama anlatamıyorum.. boğazıma biri sarılmış deli gibi sıkıyor sanıyorum ama öyle biri yok, ispatlayamıyorum... bazen herşeyden vazgeçmiş olucağına varsın olsun diyorum,silkinip kendine gel deyip o hallerimden de vazgeçiyorum.. herkes benden umudu kesmiş gibi düşünüyorum ama yaptıkları bunun aksi, bunu da ispatlayamıyorum.. {bak bende sızlandım ama sadece ve sadece bu kadardı =)}

herkes sürekli birşeylerden sızlanıyor..
kimisi işinden, kimisi aşkından, kimisi ailesinden, kimisi yaşadığı şehirden, kimisi de bunların hepsini tek bir yerde birleştirip hepsinden şikayet ediyor..ama bazıları var ki sızlandıkları şeyler konu olarak bakınca sağlam ama içi boş.. bunlar "sızlananus"lar!!!
bende sızlanıyorum yalan değil.. ama elimde olmayan yada elimden kaçırdıklarım için..belki de yaptığım hatalar için.. ama elinde olup da istediğin gibi şekillendirebileceğin şeyler varken neden sızlanıyorsun ki.. sızlanan arkadaşım sana söylüyorum: bu durumun hiçbir zaman değişmeyecek çünkü her zaman daha fazlasını isteyeceksin..işten şikayet ediosan daha fazla para verenini ya da evine daha yakın olanını isteyeceksin.. sevgilin varsa daha romantiğini belki de daha maçosunu isteyeceksin.. bunların hepsinin çözümü kolayken ve senin elindeyken; ve seni dinleyecek insanlar bulmuşken neden insanların kafalarını böyle şeylerle benzetiyosun boşu boşuna da, gerçek olaylardan bahsetmiyoruz?..

bahsettiğim şey şu: işini kaybetmek üzereysen tamam bir çözüm bulmak için tanıdığın tanımadığın herkesi ara ama hali hazırda bir işin varsa ve kiranı ödemeye yetiyorsa otur kıçının üstüne işini yap milletin kafasını ditme.. {yeterince açık oldu mu?}

zamanında o kadar "ah ah ah vah vah vah" yapıp durdum ki tek bir getirisinin olmadığını anladım..{çoğunlukla kendi kendimeydim allahtan}
sızlanmak hiçbir işe yaramadığı gibi insanları da uzaklaştırıyo.. telefonu eline alıosun "ay bi ariyim naptı acaba" diye içinden geçiriyosun.. sonra gerisin geri bırakıosun o telefonu.. biliosun çünkü en az, en az yarım saat hapsedecek seni o telefonda.. çünkü o bir sızlananus...

işle ilgili bi sorun yoksa kesinlikle ve kesinlikle sevgiliyle alakalı bi sorun vardır.. bu sevgilinin varolması / olmaması ya da eski / yeni  olmasının hiçbir önemi yoktur..  eğer o sevgili varsa "bana şunu şunu dedi ama ben böyle demesini umardım" bu bahsettiği yemeğe götürdüğü restoranın seçimiyle ilgili bi konuşma.. eğer o sevgili yoksa "bana bu lafı edecek bi sevgilim bile yok oofff oooofff ne olacak benim bu halim" diye açılmadan iade gitme korkusu.. eğer o sevgili eskiyse "şerefsiz herif bana yapmadığını demediğini bırakmadı allah onun bin türlü belasını versin............ ama hala çok seviyoooruuuuuuuumm böhü böhüüü" şeklinde sen istersen bi taraflarını yırt yine de susturamazsın.. eğer sevgili yeniyse {en iyi en bomba konuşmanın bu olmasını beklersin ama sızlananuslar bunada kulp takar veeeee} "of bilmem nereye giderken bin defa dedim şöyle giyinme die sanki bana inat yapar gibi gitmiş yine o zımbırtıyı giymiş..beni delirticek..ben biliorum bu ilişki yürümiycek de bakalım nereye gidicek" yürümezse emekler diyesin gelir ama desende duyurumazsın... bunların hepsini 10 yada 15 arkadaşımda görüp bizzat şahit oldum..

insanları dinleyip onların dertlerini üstlenme gibi bir problemim var benim..karşımdaki anlatır ben aklıma geldikçe düşünürüm ya ne olacak nasıl olacak tüh tüh tüh vah vah... bi de o dertler o kadar poktan püsürden ki burda yazsam millet tıtısıyla güler bana..
ben bunları kabullenip aşmaya çalıştıkça ve buna dair düşüncelerimi bi twitterda yada facebookta paylaşınca insanlardan da şöyle bir tepki geliyo: "hayırdır var yine sende bişeyler..başladın yine yazmaya abuk subuk".. ya da "senin hep sevgi kelebeği tarzındaki yazılarına alıştık olmuyo yakışmıyo bunlar sana"..
bunun anlamı aslında şu : "hmm bunun bi derdi var, iyi her zamanki gibi mutluyum aşıkım bıdı bıdı yapmıo ne oldu acaba.. ee her insan evladı hep mutlu olamaz tabi"..

benim gibi sızlananuslardan artık nefret etmeye başlayanlar olduğu gibi anlaşılacağı üzere bunlardan zevk alan sapıklar da bir hayli var..bunları sadece o paylaşım sitelerinden değil komple hayatından engellemen lazım ya neyse..

benim bulduğum çözümse şu: artık sadece dinliyor gibi yapıyorum.. eğer önemliyse tüm gücümle yardım için hazırım zaten ama sızlananus dinlemek gerçekten hayatımdaki en yorucu şeylerden biri..

sızlananus arkadaşım; kimse 4/4 lük hayat sürmüyor, herkesin istediği herkese altın tepsilerde sunulmuyor.. bazı şeyleri kazıyarak tırnaklarınla hakedip yerinden çıkarıp almalı, bazı şeyleri de yine hayatından kazıyarak çıkarmalısın.. sana soran olursa bende bir değişiklik yok demenin ne kadar rahatlatıcı olacağını bilemezsin... artık saçma hikayelerini dinlemek istemiyorum..ben artık büyüdüm, daha gerçekçi hikayeler peşindeyim.. öyle bir hikayen olduğunda dinlemeye hazırım..
tek istediğim artık beni yorma....

14 Temmuz 2010 Çarşamba

kaybolmayacak aşk nağmelerim

bir şeyleri sürekli ertelemek kadar sevdiğim başka birşey daha yok şu hayatta =) en basit örneği : ha bugün yazarım ha yarın yazarım diye neredeyse bir ay olmuş içimdekileri dökmeyeli...

bu bir ay içerisinde; bir düğün, bir doğum günü partisi, kıl olunan ve artık eski kategorisine giren arkadaşlarla yüzleşme, sevgiliyle ev tutma, ev taşıma, eve eşya alıp kaynanaya tam anlamıyla gelinlik yapma gibi şeyleri de elden geçirdim..  ayrıca bu yaşıma kadar kendi evimde yapmadığım temizliği ve göstermediğim titizliği yeni tutulan evde gösterip sevgiliye evi zindan etmeyi ihmal etmedim..

gündem bir hayli yoğun yani sayın seyirciler =) =P

bu olayların hepsinde yardırana kadar güldürücek, milleti yolmaya gidecek kadar sinirlendirecek şeyler de oldu tabi ama onların hepsini daha sonra yazarım diyorum. {ertelemezsem havam bozulucak ya ondan =) }

sadece kafama dan dan vuran şeyler çok oldu.. hani böyle başınıza gelmeden anlayamayacağınız şeylerden.. bütün bu bir ayı yaşarken {ve biraz da öncesi var tabi} olayların ne kadar hızlı geliştiğine inanamıyor insan.. bir bakıosun sevgiliyle deli gibi kavga ediyosun "yeter artık şunu yapma şöyle deme" vs vs.. "evlilik olayını biraz daha düşünelim konuşmayı bile beceremiyoruz" tadında klişelerle dolu kavgalar edip salya sümük böğürerek ağlıosun, sonrada bir bakmışsın "artık çok uzatmanın alemi yok yavaştan eşyaları alıp bi düzen kuralım sonrada hemen basalım nikahı" diyosun..
tüm bunlara arkana dönüp baktığında ilk önce biraz korkuyosun, sonra o evde çekirdek çitleyip maç izlerken ya da playstation da araba yarışı oynarken mutlu olduğunun farkına varıp "O olmasaydı hayatımda ben ne yapardım, nasıl kendimi bu kadar mutlu hissederdim acaba?.. O'nu kaybetmenin düşüncesi bile  iğrenç!.." diye düşünüyosun..
asıl mutluluk veren de sevgilinin seni temizlik yaptıktan sonra o iğrenç halini görüp "kakılmışa dönmüşsün bu ne hal =)) " deyip kahkalara boğulduktan sonra "ama çok güzelsin" demesi... aslında güzellikten eser yok.. altta yırtık pırtık pijamamsı bişey üstte yakası kaymış üstündeki çıkartmaları yıkamaktan gitmiş bi tişört, saçlarda hayır yok topuz üstü taç takılı, surat desen beti benzi atmış durumda... ben daha ne isterim..

en azından adam gönlümü eylemeyi iyi biliyo =))) 

bende karşılığında birşey söylemek istedim ama o kadar yorgundum ki sadece trene bakan öküz misali -sadece daha baygın bakışlarla- yüzüne bakıp güldüm.. oysa bunları söylemek istedim :


- {SENİ ne kadar çok sevdiğimi sadece ben biliyorum.. bunu SANA anlatabilmemin yada gösterebilmemin HErhangi bir yolu yok.. SEN sadece inanabilirsin buna.. SENİNLE dolu bir ömür yaşamaya başladım.. sanki ölümsüzlük şarabından içtim, sarhoşluktan duramıyorum ayakta.. şimdi tek istediğim ne bu şarap bitsin,ne de bu ömür.. çünkü aldığım en değerli HEdiyem bana yaşattığın bu ömür..en güzel HEdiyem SEN... daha fazlasını istemezdim.. isteyemezdim.. } -


o bakışlar bunları anlatır mı ya da ona yazdığım ama kaybettiği mektupların yerini tutar mı bilmiyorum aşka geldiği zaman insan yazmadan edemiyo.. acayip kızdım o mektuplar kayboldu diye ama yapılacak birşey yok .. en azından bunu kaybetmesine imkan yok =))

yine de seviyorum beee!!

24 Haziran 2010 Perşembe

nise neden yazar da saçmalar?

hani kadınlarda bir huy vardır; birşey yaptılar mı hele kendilerince iyi yaptıklarına inandılar mı, onları durdurabilene aşkolsun moduna girip cümle aleme yayarlar.. benim bu blog işi de biraz öyle oldu..

küçükken sürekli günlük tutardım.. yareppim yaşadığım her günü her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazardım. mesela ortaokuldayken sadece oturduğum semtte dolaşabilme özgürlüğüm vardı bu da eşittir; arkadaşla sinemaya gidilebilir ve arkasından mc donalds ziyafeti çekilebilir.. başka bi anlamı yok yani.. ama günlüklere bakarsan öyle değil.. "bugün bond un yeni filmine gittik -film detaylı şekilde anlatılmış şöyleydi böyleydi fln- sonra mc donalds a gittik ben bi big mac menü yedim herkes nasıl yedim inanamadı aslında ......o onu dedi bu bunu dedi " bıdı bıdı bıdı gidio böyle..ama olan biten sadece bi menü yemek yani =) {bu arada millet gerçekten inanamazdı çünkü o kadar zayıftım ki -elbise giyen solucan misali- o hamburger benim yarım kadar görünürdü herkese..}
neyse annemde bu günlükleri -sözüm ona ben gizleyip saklardım falan ama hikaye tabi her türlü bulurdu- sürekli okurdu.. hiçbir zaman kötü bir yorumda bulunmadı bana..okuduğunu da hiç açık etmezdi aslında.. sadece bazen incindiğinde yada birşey ağrına gittiğinde "zaten böyle düşünüomuşsun sen onu da bilioruz" diye yüzüme vururdu..
hep söylerdi, bu yeteneğini geliştir, bak kalemin iyi, bana yazdıklarını hep saklıyorum vs diye.. artık baktı benden umut yok söylemiyor ama burayı bildiğinide sanmıyorum.. bilip okusa "bak bak benim kızda nasıl çene varmış" derdi kesin..

bu blogu neden açtığıma gelince, biraz annemin hevesiyle biraz dombalağın gazıyla giriştim ya bu işe tabi hemen linkler yayıldı sağa sola.. ne kadar okuyup ilgilenen var bilmiorum ama açıkçası yazmak o kadar rahatlatıyor ki kimse okumasa bile ben rahatlıyorum diyorum .. {züğürt tesellisine geeeeeelll!!} =))
bu aralar bu blog yazma işi, özellikle çıkan kitaplardan sonra vs, daha da ilgi çekmeye başladığı için aslında kimsenin okumamasına da pek şaşmıyorum =) çünkü ben belirgin konu yok.. "bugün de aramadın allah belanı versin" diye başlayan blog yazılarından zaten ortalık geçilmio..ee insanlar aşk acısı istiyo, aşk acısı olmazsa aşmışlık istiyo, küfür istiyo, "kodum mu oturttum" modunda şeyler duymak, okumak istiyo..  bende bunların hiçbiri yok .. aşk acısı desen; e ben deli gibi aşığım adamda bana aşık, parmaklarda yüzükler takılı.. burdan mama çıkmaz ki en sağlam konu bu bende o yok.. =) güncel olaylar desen, geçmişte o güncel olayların fazlaca takibi beni aşırı yorup,üzdüğü ve birçok zorlukla karşı karşıya bıraktığı için özetle hiç işim olmaz.. ki kendi düşüncemi kendime saklamayı öğrendim! bi arada kendi bunlaımlarım var o kadar.. bana da bir tek onlardan ekmek çıkar zaten dedim bende =))

neden yazıyorum? çünkü şaka bir yana gerçekten rahatlıyorum.. diğer ve ağır basan sebebi; çevremde birçok arkadaşım,dostum olmasına rağmen bazı konularda kendimi gerçekten çok yalnız hissetmem.. hani etrafınızda da vardır belki, herkesin herşeyini anlatabileceği türde insanlar vardır..sır çıkmaz, arkandan konuşsa bile aynı şeyleri yüzüne söylediğini/söyleyeceğini bilirsin.. vs ben onlardan biriyim.. bir gün bana böyle bi gelseler "yeter ulen kara murat benim" diye delirip herkesin tüm sırlarını ifşa etsem "sen var ya hani elit ilişki yaşıodun, burda ilişkinin elitini,istanbulun karşı yakasında da diyetini mi yaşıosun" diyerek iğrenç kafiyelerle falan mesela; çevremde kimse kalmaz onu geç, bir daha o insanlar birbirinin yüzüne bakamaz.. ama gel gör ki ben ne kadar açık fikirli davranıp gerektiğinde destekleyip, gerektiğinde karşı çıkıp, gerektiğinde dur artık diyebiliyorsam otomatik olarak, ben zorda kaldığımda; karşımdakinden aynı şeyi beklediğimde; ya yargılanıyorum, ya bana hiç yakıştırılamayan bir davranış sergilemiş oluyorum ya da kimseyi ilgilendirmiyorum.. benim için; "benim dostumdur çok severim" diyen onca insandan sadece 1 veya 2 tanesi bana gerçek dostluk gösterebildi mi bilmiyorum.. işte bu yüzden yazıyorum..
aaa bir de unutuyodum üçüncü bir sebebim daha var: ben klasik türk hatunu olduğum için gel-gitlerim ve depresyonlarım boldur.. ruh halim sürekli değişir.. eee ser'de bir de çatlaklık olunca gel de yazma..
kendi kendime eğlenme yolum bu.. içimi dökme yolum..

facebookda birkaç yazının linkini paylaşınca "karalıosun bişeyler nerden esti" diye soranlara cevap verebildim mi bilmiyorum ama özetlemek gerekirse; çoğu zaman elinde pimi çekilmiş, patlamaya hazır bombalar tutuyomuş gibi hissediyorsan ve kimseye pek birşey anlatamıyorsan, içinden gelen esprileri bile paylaşmak ağırlık hissi uyandırıosa {çevrede bir sorun var onu geçelim} kendi kendini deşarj etmenin en iyi yolunu arayıp buluyorsun..

17 Haziran 2010 Perşembe

nise evde - bölüm 1

bu aralar yapacak pek birşeyim olmadığından ve hayatım hep birşeyleri beklemekle geçtiğinden {neden sen onları bekliyorsun, bırak onlar seni beklesin felsefesi yapanı oyarım}, kendimi film izlemeye, uyumaya ve SEVGİLİ'ye sardırmaya adadım..

tam böyle ciddi, en sağlamından bunalımdayım falan modundayken bana bişey oldu.. =) ne olduğunu bende bilmiyorum..

şimdi, film izleme konusunda bi sıkıntı yok, film arşivimi kafamda yaratıyorum resmen. herhangi bir harddisk yada harici ürüne ihtiyacım yok.. bazı filmlere öyle bir sardırıyorum ki bir defa izlemek yetmiyor o derece.. bazen tv deki yeşilçam filmlerine sardırıyorum bazen dvd lere..

uykuya gelirsek; gece herşey çok güzel başlıyor.. yatağıma yatıyorum ve yastıkla karşılıklı birbirimize bakışamadan ben dalıyorum..iyi güzel sorun yok.. {benim yatış saatim gece 2 falan .. gece 2 de uyuyamazsan saat 5 e kadar nöbet tutuyorum zaten} yalnız sevgili alamancı ev sahiplerim senenin yaz olan 6 aylık kısmını istanbulda geçirdikleri için, alt kattaki psikopat komşunun gürültüsünden onlara yakınacakken, onların gürültüsünden kimlere yakınacağımı düşünür oldum.. içlerindeki köy merakını almanyalara kadar götürmüş, oradan da tekrar istanbula getirmiş sevimli ihtiyar bir çiftten bahsediyorum.. apartman kapısının önüne çek-yat, sandalye,sehpa, ihtiyaç duyulursa halı çıkartan, sabah 8 dedim mi kapının önüne inen, her gün 5 çayını kaldırımın üstünde içen, sonra akşamüstü şekerlemesini kapının önündeki o çekyatta horlayarak yapan, sonrada gece 2 ye kadar orda oturan bir çift bunlar.. tabi arada yemek yemek vs ihtiyaçlar için yukarı çıkılıyor.. apartman 5 katlı, bunlarda 5. katta oturuyor.. hacı amca sağolsun duvarları o kadar ince yaptırmış ki 3.katta olan ben ortada olduğum için apartmanın heryerindeki sesleri çok rahat alabiliyorum =) ama asansör sesi benim 1 nümerolu (ev sahibimin ağzı bu da) kabusum.. hacı çiftimiz buralardayken, apartmanda sürekli "dan dan güüümmm daan daan güüümmmm" sesi.. bi de şimdi bunlar yılın 6 ayı yoklar ya burda, hazır burdalarken apartmanın tadilatını falanda yaptırıolar saolsunlar.. ama hacı teyzede bir ses var.. ilk duyduğunda apartmana yılan girmiş zannediyosun! sürekli arada yükselmeleri olan tiz bir "tıııssss tıs tıııııssssssss tıs tıs tıtıtıtıss" sesi.. kapıya kulağını dayarsan ancak yine birilerinden yakındığını anlayabiliosun.. öyle ki dün gece nasıl tısladıysa bütün gece rüyamda yılanlarla uğraştım.. "tııss tııısss tııssss o duvarlara neden o kadar şey yapıştırdın tııssss"
çenesi çekilse, asansörünüde alıp gitse ne güzel olur..

eh SEVGİLİ'ye de belli bir süre sardırabiliosun, en sonunda adam isyan edio "ne bu böyle ya!! işin gücün yolunda değil,kimseye anlatamıyosun, hıncını benden çıkartıyosun!!" eh haklı garibim..{annemin ona vermekten bahsettiği "üstün sabır madalyası"nı bir an önce vermek lazım benim bebeme artık}

beyimlede arayı düzelttikten sonra, uyku da yok ne yapıcan daha çok film izliycen.. bende takıldım harry potter'a..  izlemediğim filmlerini indirdim, okumadığım kitaplarını okudum falan.. birden bire nereden nasıl esti bilemedim.. hani bir tarafta o cool sadece bakış atıp hırlayan teenage wampir varken ben neden elinde asa sallayıp kişilik bozukluğu yaşayan sabi-sübyana takıldım anlamadım.. filmlere yonttum bende.. hani "harry potter daha farklı, wampirler artık klişe bi de bram stocker'ın dracula'sından öte wampir var be?!" tarzında.. bi de sıktı artık..daha karar veremiolar wampirler güneşe çıkınca toz mu oluyo yoksa pırıl modunda parlıo mu die..  neyse izlerken kafanda da kuruyosun tabi "leyn bende de bi sihirli değnek olsa neler yapardım" {klişeye gel!}- neler yapardın? - benden bi cacık olmaz ben yine herşeyi böyle yapardım.. - iyi bok yerdin o zaman! {iç sesle konuşma konusunda hiç iyi değilim..mat edio hep beni..satrançtada kötüydüm hep zaten..gelsin tavlada görüşelim}

ben bunlar gibi saçmasapan şeylerle uğraşırken, benim doğumgünüsüm geldi çattı.. ilk defa doğumgünüm için bu kadar hevessiz, bu kadar isteksizdim.. canım hiçbirşey yapmak istemedi.. ama canım nanım annem hazırlandı davetler verildi.. ee hoşunada gidio insanın ne yalan söyliyim..istediğin kadar "hevesim yok" de, birileri senin için deli gibi hazırlık yaparken hevesleniosun ister istemez.. bu seneki doğumgünüm, geçen senelere göre epey bi duygu yüklüydü.. gözler dolu dolu "way be 27 oldun" , "daha şuncacık bebeydin kucağımda" falan.. dedim noluyoruuzz?!!
sonradan dank etti : 27 yaşımdan gün almıştım, işe yarar elle tutulur hiçbirşeyi başaramamıştım, evet hayatım birşeyleri beklemekle geçiyordu ve evet kendimi hiç iyi hissetmiyordum.. çok erken bi 40 yaş bunalımı gibi birşeydi ama allahtan çok kısa sürdü.. 1 saat kadar =))
bu zamana kadar aslında elle tutulur yaptığım birçok şey vardı..başarılarım belki çok büyük değildi ama yine de başarıydı.. beklediğim şeyler var ama hepsi gerçekleşecek ve gerçekleştiğinde herşey mükemmel olacak.. {gerçekleşmeyecek hayalller kurmamayı çok küçükken öğrendim ben =) }

doğum gününü de atlattıktan sonra ee nerde kalmıştım moduna girdim zaten hemen =)

sosyal hayatı günlük güneşlik olmayıp parçalı bulutlu takılan ben,  tv karşısında kucakta laptop,yanda kahve modunda zaman tüketiyorum.. yeşilçam filmlerine takılıyorum bu aralar.. cüneyt arkın'la türkan şoray'ın o müthiş tango sahnesi kafama kazındı mesela.. cüneyt abimiz karateye o kadar alışmış ki tango ve karate arasında müthiş bir bağ kurmuş ama sorun şu sen izlerken hangisini yaptığını anlayamıosun.. =))
 orda ufak bir gülme krizine girdim.. filmin devamında karateci olarak görmeye alıştığım malkoçoğlu cüneyt abime türkan abla "siz geçicisiniz, sizin için daimileri ihmal etmemi beklemiyordunuz değil mi?!"  diyince aha dedim yiycek yumruğu.. ama kendini alkole vurdu falan..way be dedim filmin konusuna bak ne kadar geniş mizaclılarmış hatun 11 tane sevgilim var dio adama geçicisin dio adam peki ama sen beni sev beni sev modunda dolanıo peşinde.. şimdi öyle film yapmaya kalksalar ortalık ayaklanır heralde..en cesur mizaclı filmleri bile p.c eden bi millet olduğumuz düşünülürse =))
ama her geçen gün daha iyi anlıyorum ki yeşilçam'dan başkası yalan!! hangi film sektöründe adam yamuk bir yandan gülümsemeyle, hatunu 2000 yıldır onun sevgilisi olduğuna 2 sn içinde ikna edebilir ki??! adam masallar anlatırken hatunun gözü seğirir ki bu "evet hatırlıorum tanrıııımmm evet gerçekten 2000 yıl olmuş seni ne kadar özlemişim"le aynı anlama gelir.. =) bugün bu filmi tv de gördüm, adam anlatmaya başladı işte "2000 yıl öncede bık bık da bık bık" ben kanalı değiştirdim..aradan 1 dk geçmeden ben yine açmış bu filmi seyrediyodum.. hele gönül gözüyle görüp yaptığı heykele ayrı bir anlam katan heykeltraşı hiç unutamıycam sanırım.. hayal gücü oyunculuk herşey 10 numara.. hollywood halt etmiş..

kanal gezmekte bu sıcakta yoruyo insanı tabi..ee benim laptopunda bi fanı var maşaallah soba gibi mübarek..neyse biraz hareket lazım dedim bende..eğer evde teksen, eski model bir vantilatörün varsa {sıcağa karşı hiçbir faydası yok ama esintisi olduğu için en azından psikolojik olarak serinliosun} ve müzik kanallarından biri açıksa (türk kanallarından biri olcak ama); o vantilatörün karşısında klip çeken dandik şarkıcıların moduna girmen kaçınılmaz arkadaşım! saçlar savruluo bi de bakmışsın şarkıyı söyleye söyleye kıvırıyosun!! tam kabus! mikrofon niyetine kullanacağım saç fırçasını almaya banyoya giderken kendime geldim.. ne yapıorum ben ya die.. sıcaktan beynim erimiş gibi =))

özetle; günler o kadar verimli geçmiyor.. ben şikayetçi miyim? hayır artık değil.. madem ısmarladığın hayatı yaşayamıosun elindekinin tadını çıkartıcaksın.. benim şimdilik elimden gelen bu.. sonrası daha güzel olucak..

hem bugün vantilatör karşısındaki performansımla demet akalın'dan bile daha iyi olduğumu keşfettim yarın bunu geliştirmeyi düşünüyorum =))

5 Haziran 2010 Cumartesi

ses-siz-lik

oturuyorum..

odamda sadece gece lambam ve laptopun ışığı...

bütün gün gürültüsüne dayanılmayan caddede şimdi tek bir ses bile yok.. apartman aralığında sürekli miyavlayan kedi bile susmuş, sesi yok..

olup-biteni, olanları, olamazları ve olmamalıydı'ları gözden geçiriyorum.. vicdan muhasebesi değil, yanlış anlaşılma olmasın..sadece gözden geçirme.. ben, bu zamana kadar yaşarken kaç kere gerçekten "ben" oldum, karşımdaki kaç kere kendisi oldu onları gözden geçiriyorum.. ne kadar özgürüm onu gözden geçiriyorum...

bu yüzden sessizlikten nefret ederim ben..
ama kafanızı dinlemek için hani deli gibi ihtiyacınız olan o 1 dakikacık bile olsa size huzur verecek olan sessizlikten bahsetmiyorum... insanın içine işleyen, yalnızlığını hissettiren, boşlukla eşdeğer sessizlikten bahsediyorum..ondan nefret ediyorum,  kendimi dinlemeye başlarım çünkü.. gözden geçirmelerle başlar, "ah be"lerle devam eder, "off nasıl oldu bu buna nasıl izin verebildim" diye sürer, vicdan muhasebesine gider, en son durak baş edemediğin pişmanlıklarda durursun sessizlikte.. tam içinden çıkmaya çalışmaya karar verirsin ama bir ses gelir herşeyi dağıtır sende bırakırsın başka bir güne herşeyi... işte o sesi bekliyorum şimdi... ama ses yok.. tık yok..çıt çıkmıyor...

bu aralar bencilim böyle..sadece kendimi düşünüyorum.. neler düşünüyorum, neler hissediyorum, düşündüklerim ve hissettiklerim birbiriyle orantılımı ? {normal insan moduna geçmek istiyorum artık olmuyor..}
hislerini açıklayamadıktan sonra yaşadıklarınla doğru orantılı olamıyor..bunu çözdüm.. hisler konusunda özgür olamadıktan sonra ne dersen de gerisi laf salatasından başka birşey değil..
ister dünya meseleleri, ister memleket meseleleri, ister iş-güç, özel meseleler olsun; ne düşünürsen düşün, eğer etrafında senin gibi düşünen kimse yoksa senin düşüncelerini söyleme özgürlüğünde yok.. herkes ortak bir damardan kanıosa ama sen bir kılcal damar olup ordan kanıosan işin bitti demektir..kimse seni anlamadığı, daha kötüsü onlar gibi düşünmediğin için anlamaya bile çalışmadıkları için ne salaklığın kalır ne gerizekalılığın ne de hiçbir işten anlamamazlığın.. düşünce özgürlüğü de yok... yalan.. bunu da çözdüm.. rüzgar nereden eserse o tarafta olanların kaptan olduğu bir devir bu.. =)

nasıldı o laf;" göründüğün gibi olma,olduğun gibi görün" müydü.. ya da tam tersi .. tam hatırlayamadım şimdi {özür} bunu gerçek hayatta uygulamaya kalk bak neler oluyor.. denemesi bedava.. ben denedim.. ve herkes sahtelikten, oyundan, yalandan, iki yüzlülükten hoşlanıyor.. bunu çözdüm.. buna ister giyim-kuşam dış görünüş olarak bak, istersen karakter olarak bak.. istediğin gibi giyinir çıkarsın birilerine batar, istediğin gibi davranırsın mutlaka ve mutlaka birileri iğreti olur.. kendini oyalayacak ne bulursan bul ; istiyosan dünyada kimsenin çözemediği bir sırrı çöz, bir icat yap.. yine "işin gücün yok mu ya" der millet sana.. budur yani..

sır saklamaya kalkarsan ve bir şekilde bunu açık edersen birçok kişinin "benden mi saklıosun aşkolsun" tepkisiyle karşılarsın.. kendine ait özel konuların bile olamaz.. bunu çözdüm..
.
bu kadar şey çözmüş aşmış bir insan olarak hala sessizlikten korkuyorum.. daha çözemediğim o kadar çok konunun üstüme gelmesinden korkuyorum.. düşünmek istemiyorum.. istemediğim zaman rüyamda bile onlarla boğuştuğumu görüyorum...

benimki kaçmak mı hayır değil..sadece yorgunluk..sadece dinlemek isteği.. şu içimdeki mutsuzluğu atmak isteği.. ama söylemiş miydim; hiç kimse ne mutsuzluğunu kabul etmene, ne dinlenmene ne de yorgun olduğunu söylemene izin verir..

sessizlikten nefret ederim... sessizlikten korkarım.. düşünmeyi ertelediklerimi düşündürür, itiraf etmeyi istemediklerimi söylettirir.. böyle pis birşeydir..

olduğum gibi olmama izin verecek bir hayat isterdim.. şimdi elimdekiyle yetinmek zorundayım...

{bende mi sahte oldum yani....}

...... ve kedi miyavlamaya başladı.... =)

1 Haziran 2010 Salı

kendimi buldum,bırakmam!!!

teeee ben küçük bir kızkeneye kadar dayanır; herşeyi kafama acayip takarım.. aklınıza gelebilecek herşeyi.. otu-boku-püsürü-börtüyü-böcüğü .. kim ne demiş, neden demiş, bana mı demiş, beni bi olaya alet mi etmiş, nasıl etmiş.. hani bunların hepsi gereksiz olmakla beraber; çoğu zaman "gel arkadaşım bi tarafıma soktuğun kazığı daha da derine itebilir hatta ağzımdan çıkarabilirsin" demekle aynı şeyler..
hadi onu dedin, kazığını yedin, otur aşşaa be kadın di mi?! ama o da yok!! bu sefer ben kurtlanıp bişeyler yapıorum; hani "yaşasııınnn intikam" tadında, ama bu seferde o beni yanlış anlar mı, işte bilmem kimin canı yanıcak hadi o tıtımda bile deilde ya başkası böyle böyle anlarsa .. vs. vs . vs... sallan silkelen kendine gel be kadın!!
yok benden adam olmaz onu anladım..

bişey söylüorum, geri alabiliyorum, bişey yazıyorum silebiliyorum.. hep insanlar ne düşünecek korkusu...
ama şu konuda da acayip bir yeteneğim var asla inkar edemiyciimmm lafı acayip iyi çevirebilirim..yaptığım söylediğim herşeyi geri alabilirim..daha kötülerinide yapabilirim ama kendimi açığa vurmak hoş olmaz diye yazmıorum.. =))

şimdi.. beni tanıyan ve bunu okuyan insanlar... genel olarak konuşuyorum şahsi değil ama; bundan sonra "kim ne der" tasası olmadan hafiflemiş bir şekilde takılacağımdan dolayı, beni reddetmek, yok ben tanımıyorum, yok  zaten bu en başından beri böyleydi de göstermiodu, ne yılandır o ne yılan moduna girecek olanlar anında ortamı terkedebilirler..onları tıtıyla başbaşa bırakıoruz..ona anlatırlar dertlerini.. {yarın bir gün şöhret olduğumda çok arıycaklar beni =))))}

üzgünüm ama bu zamana kadar gereğinden fazla değer vermişim herşeye!! sadece insanlara değil, hareketlere, düşüncelere, görüşlere.. bazı ortak doğrular ve yanlışlar doğrultusunda çeşitli görüşler, farklı görüşler olabilir bunlar paylaşılabilir vs. hiçbir zaman kimsenin görüşüne saygısızlık etmeden kendi düşüncelerimi savunurken farkında olmadan kendimi çok aşırı derecede kısıtladığımı farkettim..belki de bu kısıtlamalarım yüzünden buraya çok uzun zaman yazacak birşey bulamadım =)

ben sadece kendimi mutlu etmek ve iyi bir hayat yaşamak için yaşıyorum.. başka hiç kimsenin onayına ya da görüşüne ihtiyacım yok..

yareeeppppiiimm bu aralar nirvanaya ulaştım....bana bişeyler oluyo.. sadece kendimin iyiliğini düşünüyorum, kolay olan bişey değildir bu bana... ölecekmiyim yoksa lan?! hayrıalamet değil ama benim gibi  zat-ı şahane,eşi benzeri bulunmaz bi varlık da kolay kolay ölmez canımmm =))
geçen gece rüyamda beyaz ışıkların içinden çıkan ak sakallı dede bana "yawrum bırak pok-püsürle uğraşmayı artık kendine çeki düzen ver" dediğinde her ne kadar "yavşak dede bunu demeye mi geldin insan bi loto yada altılı sonucu verir, bu mudur senin olayın yani tüü allah kahretmesin seni!! bas git o sakallarını cımbızla tek tek yolmadan" desem ve korkunç bir başağrısıyla uyansam da sanırım o dede haklı..
toparlıycaz artık napalım.. zaten fiziksel bi toparlanma yaşıorum bide ruhsal bi toparlanma yaşayalım..

sonuç olarak; yamuk yapanı yamultur, laf dieni lafıyla gömerim.. tarzında kimseyi tıtımıza takmadan yolumuza devam ediciiiizzz..

bu yolculukta kendime başarılar diliyorum....

ben....

31 Mayıs 2010 Pazartesi

yaş 25... farkında'lık zamanı

aslına bakarsan hiç kabul etmek istemesemde, amcamın tabiriyle "eşşek kadar" bi hatunum.. öyle ki evlenmeyi düşünecek kadar büyümüş bir kadınım yani..  {bu denklemimizde : büyümek=evlenmek}

iyi- kötü bi yerlere gelebilmiş, elinde öyle-böyle bir mesleği olan, etrafında arkadaşım diyebileceği insanlar olan bir hatun...işte; otoriter, sağlamcı, olmazsa olmazları olan, özeldeyse; iyi bir sırdaş, vefalı bir arkadaş, iyi bir sevgili {tabi bunu benim bey'e sormak lazım =) }, uyumlu bi yol arkadaşı.... zaman zaman kişilik çatışmaları yaşasamda temelinde sağlam bir karakterim var..

ama bunların yanında hala sevdiği şiirleri, sağda solda okuduğu anlamlı cümleleri defterle yazmayı seven, hatta o defterleri hello kitty çıkartmalarıyla süsleyen, yatmadan önce deli gibi çikolata yiyip dişlerini fırçalamayan, arkadaşları ağlama krizindeyken ya da çok berbat bir haldeyken bile geyik yapıp ortam maymunu moduna girip etrafı şenlendirebilen, sidik torbasını eğitebilmiş bir zat-ı şahaneyim aslında =)) {ofiste çalıştığım dönemde; görüşme yaparken kendimi sıkmayı öyle bi öğrenmişim ki, hosteslik döneminde 5 saatlik uçuşta 2 saat servis yaparken gık demeden ve wc molası vermeden götürebiliodum işi..böyle bi eğitimden bahsediyorum =) }

bir ikizler burcu kadını olduğum için kimileri çok tehlikeli, kimileri iki karakterli olduğumu hatta bazıları bokunu çıkarıp iki yüzlü olduğumu bile söylediler bugüne kadar..
bazen ciddi anlamda tehlikeli olabiliyorum, bunu asla reddetmem.. tek bir sebebi var: kafama koyduğum ne varsa, eğer gerçekten istiyorsam hiçbir kuvvet beni durduramaz.. daha önce örneklerini yaşamışlığım ve etrafımdakilere yaşatmışlığım vardır ama bunlar kimseyi ilgilendirmez.. ve yeri geldiğinde salağı oynamayı çok sevdiğim için bunu anlayanlardır hep bana "dangerous" yazısını yapıştıranlar =) halt etmişler =)) ne tehlikelisi .. iki kanadım olsa havalanıcam aslında.. =p
eğer söylenildiği gibi iki karakterim varsa... bunu da bir ölçüde kabul edebilirim aslında.. çünkü bu konuda ben çok hata yaptım.. yapmışım daha doğrusu bunu şimdi farkediyorum..şu yukarda bahsetiğim ben böyle bi şekilim ben böyle yerinde ağır bir taşım kısmı var ya aslında onların hepsi bir bütünken, ben herkese ayrı ayrı göstermişim.. şimdi kimsenin bütünü görmesini sağlayamıyorum.. yazarken bile bir bütün olarak yazamıorum..sanki iki ayrı kişiden bahseder gibi..
şimdi herkesle ayrı ayrı uğraşmam gerekiyor..o kadar alışmışlar ki nasılsa bizi kendimize getirecek bir maymunumuz var olayına o maymunun keyfinin yerinde olmadığını anlamak işlerine gelmiyor.. bi de anlamıyorum aynı insanlar, hergün sıradan aynı hayatlarını yaşarken, hergün sırasıyla aynı şeyleri yaparken, nasıl o kadar dertlenmeyi becerebiliyolar..dert mıknatısı mısın a.q??!!!!! {ay bunun için pardon ama silemeyeceğim kadar içten yazdım onu oraya} "bilio musun bugün ne oldu böhühböhühü" ,  "bilio musun bugün patronum bana ne dedi " , "ay canım çıkıo resmen koskocaman iş yerinde benden başka çalışan adam yok sanki herşey benim omzumda bıktım walla"...... vs. vs. vs.. artık dinlemiorum bile sadece telefonda dinliyormuş gibi yapıorum {sıkılhan modu}.. ama cevap vermek isteseydim; sırasıyla: "bilmek isteseydim ben seni arar sorardım zaten cicim, ama benim daha önemli işlerim var..mesela yaz geldiği ve elbise sezonunu açtığım için artık jiletten vazgeçtim ağda yapıorum ama kendim yapmaya karar verdiğimden, baya bi uzun sürücek gibi istersen bi süre arama! ulaşamazsın çünkü!" , "e iyide gerzek mal o senin patronun, seni odaya sıkıştırıp bu mızmız hallerinin altında neler var çok merak ediyorum tarzında laflar sokuşturmuyosa, ağzına zıçma yetkisine sahip!! adı üstünde patron!!!" , ve sonuncusuna; "-alo şiş ego- hattının numarasını karıştırmışsın cicik.. hadi beni meşgul etme ağda yapcam daha.."

her zaman her zamaaaan aynı şey .. hep içimde patlatıyorum bombalarımı.. yazık ediyorum kendime yazııııkkk =))  {buraya yazmak süper iyi gelio ama bir de yayınlasam hahahahahahiihihihahahahaha}

bunların böyle olmasının sebebi sadece ve sadece benim! en acısı ve en koyanı da bunun farkında olmam.. bu saatten sonra düzeltilecek birşey de değil ki bu.. ne yaparsan yap, insanların kafasında çizdiğin ilk resmini sildiremiyorsun hiçbir zaman.. ama şu tehlikeli olduğum kısmı bunun için kullanmaya karar verdim.. bu yüzden bir kaç kişiyi harcamam gerek ama kim hayatında fazladan asalak olan insan ister ki.. ben istemem =) ..
en azından şundan eminim : kesinlikle ve kesinlikle ikiyüzlü değilim..harbiden öyle düşünen halt edip bok yemiş.. "bok yemek" lafı da artık çok klişe, ağır bi küfür olma özelliğinide kaybetti ama onun yerine iyi birşeyler bulana kadar idare edicez artık..{sümüklüböcek yemek ...vs gibi mesela.. öğğk}

bu arada şunu keşfettim : insanlara nasıl davranırsan onun karşılığını alırsın inancı var ya, dier adı aslında karma hani.. koskocaman iğrenç bir yalandan başka birşey değil!!!! herkes biribirini becermenin peşinde!! arkadan iş çevirmenin derdinde !! yalanlarla çok zaman harcamışım.. hazır kendi doğrularımı bulmuşken kendi kurallarımı koymanın vakti gelmiş sanırım..

bi yandan bunun için çok geç kaldım diyorum {ee ne de olsa yaş bi kaç gün sonra 26 olucak =) } ama dier yandan hala hello kitty ve betty booplarla takılan bi hatun için tam zamanında diorum..

ne olursa olsun ben olduğum gibi çok mutluyum.. sadece bunu bu şekilde kabul edemeyenleri hayatımdan çıkarıyorum.. yoksa yanlış mı anlaşıldım?!! =))))

29 Mayıs 2010 Cumartesi

mektup var!!

Sevgili Dombalak;

mektubuma nasıl başlayacağımı bile bilemedim..sırf senin yüzünden!! bana yaşattığın bu özgüven eksikliği yüzünden.. aslansın, kaplansın, yaparsın, yıkarsın, yırtarsın, ortalığın tozunu bile attırırsın derken "ı ıııhhh bu olmamış..biraz daha heyecan lazım, biraz daha küfür lazım =) (rezil oldun sen bittiiiinn) bu da çok vasat" dedin bana..

bunu bana nasıl yapabildin?! sorarım sana!!! yok böyle bir baskı .. yok "twittera tweet atıcağına buraya yaz" yok "facebookta daha az zaman harca" .. kilitledin beni arkadaşım yapma yazık günah ya.. tamam sanal saplantılı bi tip olabilirim ama yazık ya..

biliyorum benimle ilgili çok planın var..hepsi ileriye dönük (sanki geriye dönük olabilirmiş gibi) çok uzun vadeli planlar.. benim bir blog ünlüsü olmamı keşfedilip kitabımın basılmasını vs planlıyosun ama bana bu kadar baskı yapmaya devam edersen ünlü olunca seni tanımıycam ona göre! (gördüğün üzere ünlü olmak benimde planlarım dahilindeymiş bende yeni öğrendim, şimdi yani..)

bugün yemek yaptım, bulaşıkları yıkadım, ortalığı toparladım vs belki yazacak birşeyler bulur döktürürüm diye..ama ne oldu?? sonuç anneme yaradı; etraf süper oldu bende tık yok!!pes etmedim, aldım yine önüme laptopu, çayımı koydum, kocaman bir kasede çekirdek aldım.. hala tık yok.. baktım tv'de passaparola var, ona takıldım bir de ne göreyim..: bende bir kelime haznesi var sen 100 metre bile yaklaşamazsın yani öyle diyim ben sana =)) aman kendimi bi iyi hissettim bi iyi hissettim sorma!! sensin vasat!! =) beter olmanı diliorum canım!!

bu arada seni aldattım sevgili blog kontrolörüm =)) özgüvenimin yerine gelip, oturup "kendine gelsene şapşal hatun" demesi için bu gerekliydi.. bu blogu bir başkasına gösterdim.. (da da daaaaaaaaannn!!!!!!) ama çok beğenildi  =)) hani bilgin olsun istedim.. (sensin vasat!! nasıl koymuş o laf bana ya ne dersem diyim acısı çıkmıo içimden)

bu arada bu yazdıklarıma kızıp, beni konsere götürmemekle tehdit edeceğini bildiğimden (ki sana bu gece blogda seni yerden yere değil duvardan duvara vurcam demiştim) sana bi kutu jellybean aldım =))

kendine çok iyi bak.. hadi bana iyi geceler..

sevgilerimle....


ben..

28 Mayıs 2010 Cuma

temel içgüdü

düşünüyorum düşünüyorum ama cevabı bulamıyorum.. : kadınlar ve erkeklerin birbirleriyle alıp veremediği nedir diye..?  şurası kesin; biri olmadan diğeri yapamıo.. yanıo, ölüyo, bitiyo, mahvoluyo.. ne ilişkiler gördüm içinde  "biz çok rahatız, pek takmayız öyle herşeyi kafaya, çok elit çok klas bi ilişki yaşıoruz" deyip de en sonunda "pezevenk orosbunun evladı bana bunları bunları yaptı" diye ağlayan elit ablalar vardı.. =)

erkeklerde şu var : kendileri yeri gelir kadın düşmanı kesilir, yeri gelir hiç tınlamaz, yeri gelir ölür biter.. ama kadınlar bu tarz tek bi davranış gösterse "kadın milleti değilmi hepsi aynı malın gözü" demekten geri kalmaz..

mesela bugün; facebook'ta bi arkadaş (bayan haliyle ) bi video paylaşmış.. köpeğin biri tavuğun kanadından tutup kulubesine atıo =) tavuk da hoşuna mı gitmiş ne kaçıp kurtuluyo elinden ama uzaklaşmıo fazla süründürüo köpeği peşinden.. ee komik haliyle katıla katıla gülüosun... espri olsun die bende yazdım altına "peşinde köpek olmak dedikleri bu mu" die.. aman yareppiimmm yazmaz olaydım.. erkek milleti başladı: " işte içgüdüsel bişey ve siz buna gülüosunuz, şaşmamak gerek kadınsınız..." dieri "feminist gördüm sizi falan"  =)) bende yazdım "içgüdüye laf eden yok yumurtanın şeklini merak edip ona güldüm" die.."yine doğadan bahsediyosunuz bakın" die bi cevap geldi =)) şimdi böyle kibar kibar laf konduran bey amca benim bu videoyu paylaşan arkadaşın patronu.. o yüzden bişey de diyemiosun =))  bende "yorum yok" yazdım en sonunda.. adam döndü dolaştı yine doğaya geldi : "doğada sessiz kalan kadından daha tehlikeli bişey varsa o da başka bir kadındır" =)) heh dedim şunu bileydiiinnn.. ben seni daha önce "evet köpekler içgüdüsel hareket eder, onlar için ha köpek ha tavuk ha senin bacağın hiç farketmez..tavuk yerine milletin önünde bacağına yapışsaydı,millet koparken içgüdüsel içgüdüsel diyebilecek miydin doğa adamı"  diyerek sustururdum ama işte patronsun yarın bir gün işim düşer diyerekten yine içimde patlattım bombayı..

ama sorun aslında bu : ne demek kadınsınız işte içgüdüsel olaya gülüosunuz.. kadınlar içgüdüsel olarak gelip senin kafanı kırsalar bu lafın üstüne bir allahın kulu seni yerden kaldırmaz mesela  =))  erkekler için kadınların her düşündüğü her yaptığı hatta her güldüğü şey bu kadar mı gereksiz...? bu kadar mı salakça yani..?

ee kadınlar neden erkeklerle uğraşıo peki... boşverin gitsin diyemio kadın milleti... mesela ben.. diyemiorum.. bu konuda bilim adamları/kadınları araştırma yapacak olsa; kobay olarak direk atlarım ortaya. beni dene beni dene!!  yaklaşık 4 yıllık evliliğe giden bi ilişkim var.. cidden birçok ilişkiye göre rüya gibi birşey yaşatıo sağolsun sefgülüm bana.. ama onun az hıyarlıkları yok değil.. istersen yarım saat istersen 1 saat onun açtığı bir konu hakkında konuşabilirsin onunla.. fikirlerini söylersin..çok güzel dinlermiş gibi görünür..ertesi gün" hani böyle böyle dedim sende ok dedin ya" kısmına geldiğimizde ipler kopar : "ne zaman dedin aşkım ben hiç hatırlamıorum, biz ne zaman konuştukki bunları?" çok da ciddi söyler bunu.. ve genelde hep yolda yürürken olur bu.. şimdi ben seni içgüdüsel olarak karşıdan karşıya geçerken arabanın altına atsam şimdi hatırladınmı die kimse kalkıp da neden yaptın demez mesela.. hele komiserle hakim de kadın olursa ceza bile almadan yırtarım hatta..

kadınlar içgüdüsel olarak sevdiği erkeği bile öldürmeyi düşünürken, sadece salakça şeylere güldüğümüzü varsayan erkeklerin içgüdüsel olarak yapabildikleri şeylerden açık ara farkla birinci olanı yatak odasını gözü kapalı bile olsa bulabilmek, ikinci olanıysa tek elle sütyen açmak.. (kızdan çok erkek arkadaşım var ve bana erkek muamelesi yapıp herşeyi anlatıolar ivreeennçç bi durum tavsiye edilmezzzzzz!!!)  ehh tabi bu kadar marifet varken geri kalan herşey boş... adamlardaki direk temel içgüdüye geçiş.. =)) kadınlar daha base  1'deler..

sıkıldım yazarken bile... bitmez bu dava ... =)

klasiktir.. ah şu kadın milleti ah şu erkek milleti.. köküne turp suyu da sıkarsın, hepsi bi kazana da atarsın, hepsini bilmem ne de yaparsın..  iki tarafta hiçbir zaman birbirini anlayamayacak tamam da aşağılamak neden onu anlamıorum ben...

içgüdüsel sanırım....

21 Mayıs 2010 Cuma

başından sonuna bir gün...

kendine bir kahve yap, twittera tweet at ,facebookta fotoğraflara yorum yap, durumlara bulaş -hiçbirşeyden geri kalma- durumlardan sonra özel msjdan dedikoduya geç, en sonunda yeter bu kadar de, telefondan msjla sevgiliye bulaş, ne yaptı ne etti tam tekmil öğren, sevgiliyi deli gibi özle, netten film indir, kahveni tazele, çikolata eşliğinde film izle, filmi bitir, tekrar facebook twitter alemine geri dön, baktın muhabbet sağlam, msne yönel, msnde en dındık en bıncırık şeye kadar öğren, bi de orda dedikodu yap, sonra tekrar facebooka dön, uzun zamandır seni aramayan canım cicim börtüm böceğem arkadaşlarının profillerine bak, bir de gör ki arkasından konuştuğu adama aynı muameleyi çekio, amaaaaannnn şeyimden aşşaa kasımpaşa muhabbeti yap kendi kendine, ama içine oturt, sonra kendi kendine ben onun için bunları bunları yaptım o malın teki çıktı diye söylen, sonra hiç arkadaşım yok diye ağlamaklı ol, sonra siktir et ben bana yeterim moduna gir, sonra zaten benim az ama öz dostum var diye kendine hatırlat, bu arada yemek yemediğini hatırla, kendine yemek hazırla, bilgisayarı bi kenara fırlat, tv deki dizi tekrarlarına takıl, saatle gözgöze gelince annenin eve gelme saatini fark et, hasssssiiiitttiiiiirr modunda geri tarafına motor takma suretiyle etrafı toparla, anneye çay demle, anne gelince onla hafifçene bi kavga et, bi posta da onla yemek ye, sonra odana geri dön eveeeeettt nerde kalmıştım diyerekten net dünyasına tekrar gir, sonra sevgilim naaptı acaba moduna gir, önce facebooktan onun profilini bi cıncıkla, baktın yamuk yok, msjla bebeğim nasılsın hanimiş hanimiş ham ham tadında sevgiliyi  mıncıkla, sonra yavaştan bayıl,  uyku filmini açıp uykuya dal..

ertesi gün : herşey aynen sil baştan...

kahretsin hayatım çok ağır,çok zor... bunalgül ben buyruuunnn.. =s

18 Mayıs 2010 Salı

can sıkıntısı mahsulleri

film izlemeyi severim.. her klasik yapacak birşeyi olmayan insanın sevdiği gibi =) abur cubur ve izleyecek dünya kadar film olsun wc dışında hiçbirşey için rahatımı bozup yerimden kalkmam =) film izlerken hareketleri kaparım, lafları kaparım, sevdiğim hatta izlerken bayıldığım bir sahne varsa onu kapmakla kalmam kafama kazırım =) müzikleri güzelse anında bilgisayarımda mevcut duruma geçer.. vs..vs..vs. bu çeşit bir sapığım kısacası.. =))
bu aralar 7 kocalı hürmüz filmine takmış durumdayım kafamı.. en son anneme "anneee açık kıça serin yayla ne demeeekk?" diye bağrına bağrına soruyodum =) aldığım cevap süperdi : "daha yararlı şeylerle kafanı yorduğunu ne zaman görücem ben senin?!" .. anacım; garib anam, çilekeş anam, hiçbir zaman göremiycen üzgünüm =)) .. ama filmde en çok takıldığım iki replik var ki (ikisinide gülse birsel'den pek bir içtenlikle duyuyoruz) onlara bayılmakla kalmıyor, en kısa zamanda kullanma ümidiyle yanıp tutuşuyorum =))
birincisi "deli kıza cilve yap demişler gitmiş osurmuş" ikincisi de "hamama gidip kurnaya düğüne gidip zurnaya aşık olma" =)) birincisini kullanacak yeri ve uygun zamanı bulamadım henüz ama  ikincisini bugün çığlık çığlığa bağırdım.. =)) (zafer beniiiiimmm trompetleri çalmaya başlayıııınn)
olay şöyle gelişti: herkesin hayatını dolu dolu yaşamasından yanayımdır.. genelde ne ekersen onu biçersin, yada hızlı yaşa genç öl tadındayımdır =) etrafında her zaman "yaw yapma etme zarttır zurttur" diyen insanlar olur ama anlamadıkları olay şudur: her ne yapıorsan yap,ne yaşıyorsan yaşa zararı da yararıda kendine..sana düşen tek şey sen karını da zararınıda atlatmaya çalışırken yanında olacak insanları doğru seçebilmek.. ben genelde o saflarda olan bir insan tipiyim ama bazı arkadaşlarımın neyden yapıldıklarını, hammedilerini henüz çözememişim bunu anladım =) bugün sevdiğim arkadaşlarımdan biri aradı..klasik olarak yaklaşık üç hftadır yaptığımız muhabbete herhangi bir yenilik getirmedi veeeeeeee "ben aşık oldum" dedi.. şimdi iyi güzel ne var bunda dimi ?! sorun şu: nasıl geniş bir kalbin var ki anacım senin üç hafta içinde (içimden sayıyorum şu anda umarım atladıklarım olmamıştır) 7 farklı erkeğe aşık olabiliosuuuuunnn?? nerden gelio bu değirmenin suyu anlamadım ki.. neyse hal böyle olunca bende muhabbete yenilik getirmedim haliyle .. derin bir nefes ardından : " ee bu seferki kim, hangi barda nerde tanıştınız ya bide 2 gün önce tanışıp aşık olduğun adama ne oldu?" dedim.. aldığım cevap müthişti beni yerimden uçurdu zaten : "ya 2 gün öncekiyle bardan çıkıp başbaşa taksi durağına kadar yürüdük, inan o dakikaya kadar hayatımın erkeği olduğunu sanıodum ama konuşunca bütün büyüsü bozuldu ağzından tükürükler saçtığını ve tısladığını ordayken farketmemişim itici geldi birden çok ama bu adam bu adaaaammm bambaşkaaaaa!!ölüyorumm sandım bu hayatımın erkeği eminim bundan".... bende tık yok..kilitlendim..çünkü üç haftadır diğer altı zavallı erkek içinde aynı şeyi dinlemiştim..(o altı erkeğin haricinde fena şekilde can acısı koyan eski sevgiliyi ve bu erkeklerde o eskiyi aradığımızı her daim dinlediğimi söylememe gerek yoktur umarım)
beynime kan hücum etti, birden bir sinir bastı, karşımda olsa tekme tokat dalıcam o derece, bir an delirdiğimi falan sandım ama sonra içimden bir yerlerden bir ses koptu geldi.."sen filmini izle dur karşında 7 kocalı hürmüz =)) hadi sende kılavuzu safinaz oluver" deyiverdi.. ve bende uzun bir sessizliğin arkasından : "canım beni şimdi iyi dinle; sana sevgilinden ayrıldıktan sonra git gez kafanı dağıt etrafta başka adam mı yok diyen bendim eywallah kabul..ama ben sana bunu söylerken işin cılkını çıkaracağını düşünmemiştim..aşık olmak istiyosan ol onada eywallah..ama (geliooooo) hamama gidip kurnaya düğüne gidip zurnaya aşık olucaksan her seferinde de hayatımın erkeği diye bana gelme (yiiiihhhhhhuuuuuuuu dedim işte dediiiiimmmmm) bana fenalık geldi ya.. nikah tarihi belirlemediğin biri dışında hiçbir erkekten bana bahsetme ..yasaklıyorum telefonlarını açmamaya kadar gider bu iş..sırdaşınız tamamda bokuna çıkarmayalım bişeylerin" şeklinde saydırdım sövdürdüm kapadım teli..
biraz safinazlık biraz sıkılhanlık biraz erdener abilik birazda bunalgüllükle vicdan azabı var mı ? yok.. bu ne ya.. insanlar herşeyi abartmak zorunda mı..
kim aşk acısı çekmedi ki.. her çeken böyle yapsaydı....
ilk defa bi film repliğini alıp bi başkasına kendiminki gibi sattım =) allahtan o filmi izlememişti o deyimide hiç duymamış sanırım yiyiverdi güldü bile hatta =))
şimdi sırada en çok istediğim diğer şey var : eski sevgilinin gönderdiği "seni hala düşünüyorum" yada "rüyamda seni gördüm" sms ine cevap yazmak.. ama bu pek mümkün değil.. çünkü bana o şekil sms gönderecek bir eski sevgili dünyada yok =))

17 Mayıs 2010 Pazartesi

dombalak'ın amazon ormanlarında..

bu blogu açmam ve birşeyler yazmam için beni cesaretlendiren zat-ı muhterem çok sevdiğim bi insan olup, dostum diyebileceğim 2-3 kişiden biridir.. bana gazı verirken "sadece bana verdiğin akılları yazsan, günlük başına gelenleri yazsan onlar bile yeter" demişti ama blog açıldı bende tık yok.. gaz veren arkadaş da futbol uğruna kendini alkole verince yapayalnız kaldım tabi..

eh bende illaki yazacam ya; konu olarak, bloguma sebep olan dostum, arım balım peteğim, dombalak balık dostumu seçtim =) (intikaaaammm)

kendisi çok sade bir hayat yaşadığını düşünür fakat dışardan bakıldığında hiç de öyle görünmemektedir =) hiçbirşeyden geri kalmaz, kalırsa kendini dışlanmış hisseder! =( yardım meleği gibidir, "ah başım sıkıştı" desen, o  "dur panikleme hemen düşünelim bakalım ne yapabiliriz"  der..bu sırada sen "yok yok gerçekten başım dolaba sıkıştı" dediğindeyse "tövvvvbe yarabbiiimmmm ne diyim sana" der =)  hiçbirşeye hayır diyemez..kim ne derse tamam olur der..hayır kelimesini kullanmaktansa "bakarız" en favori olanı olmakla beraber "yaw benim bi konferans vardı tarihleri çakışıo sanırım" gibi kelime veya cümleler kullanır =) eğer onun sevgilisiyseniz her türlü yaşadınız zaten =)) buraya kadar anlattıklarım birçok kişide görülebilen klasik özellikler olabilir ama "O"nu sıradışı yapanlar çok çok daha farklı =))


mesela hiçbir zaman sevgilisinden ayrılamaz =) artık sevgilisinden bunalmıştır, onunla olmaya dayanmayı bırak tahammülü yoktur ama yinede bir dediğini iki etmeden, her türlü ilgi ve alakayı göstermeye devam eder (yukarıdaki sevgilinin yaşaması biraz da bundan kaynaklanıyor) .. bir derdin olduğunda sanki antenleri varmış gibi hisseder... sesinin tonundan yada telefonda nefes alışverişinden bir sorun olduğunu sezer ve üstelemeye başlar.. : "ne oldu? yaw anlatsana ne oldu? yaaaawww delirtme adamı söyleeee!!bak kötü olucak!!!kızıyorum ama!!! bir daha hiçbirşeyi paylaşmıycam seninle bak anlaaattt!!!" bu böyle sürer gider ta ki senin derdin neymiş öğrenene kadar.. kendisi bişeyler paylaşmamakla şikayet eder ama gerçekten birçok şeyini paylaşmaz.. onu iyi tanıdıkça derdini o konuşurken anlarsın..birşey söylerken aslında anlatmak istediği o değildir.. yada yapmak istediği şeyleri anlatırken anlarsın ilerideki planlarında şu ana ait neler olup olmadığını ama asla açık açık konuşmaz =)) ne zaman sıkıştırsan onu, onun yöntemiyle, cevap klasik ve aynıdır : "yaw bırak sen beni.. hiç girmeyelim oralara amazon ormanlarından farksız benim kafamın içi..çözemezsiiinnn..hadi senden konuşalım" =) her bu cümleyi söyleyişinde "bende amazonlara balta girmemiş deyimi hiç eden kişiyim hadi dalalım" demek istesemde hatta bir iki kez söylemiş olsamda hiçbir işe yaramaz..

amaaaa 12 yılın ardından en azından öyle yada böyle o benimle bişeyler paylaşmaya başladı =)) her ne kadar hala daha kız arkadaşından ayrılamayıp, aramadan sormadan, binbir trip tavır içinde kızın ondan ayrılmasını beklesede -ki bunu anaokulu çocukları bile yapmıo artık uyan!-  en azından konuşuo artık..

ben her zaman şanslıydım o yanımda olduğu için .. ama ne yalan söyliyim artık "benden bişey olmaz, şunu istiyorum bunu istiyorum ama bilmiyorum ki yapabilir miyim" modu beni boğmak üzere =))

gençsin, hadi allem ettin kallem ettin sevgiliyle de ayrıldın ayrılıcan =) özgürlük istiyorum diyosun,işin var paran var yapacağın ev işin yok =) biraz kafana göre takılsana =)) bende o imkanlar olsaydı sana nasıl olduğunu gösterirdim inan!! ama olmadığına göre senin gaz verip de açtırdığın blogtan, sana yazarak gaz vermeye devam edicem sanırım  =))

umarım hayatını yaşarsın artık dombalak be!!

(yazmak istediğim birçok şey var ama dombalağımı korkutmak istemediğim için yazmıyorum..hemde bu benim için deneme yerine geçer belki =p )

16 Mayıs 2010 Pazar

düşünürken bayılmışım ..

Bugünki gündemim şu: acabana evlilik dergisi alıp "ay ne rüküş gelinlik hayatta giymem" moduna mı girsem, yoksa cosmo yada elle yada vöööögg alıp "erkeğinizi elinizde tutmanın bilmem kaç yolu" adındaki testleri saatlerce çözüp "heheh biliorum ben bu işi yada leenn yanlış bu test" moduna mı girsem??..