24 Haziran 2010 Perşembe

nise neden yazar da saçmalar?

hani kadınlarda bir huy vardır; birşey yaptılar mı hele kendilerince iyi yaptıklarına inandılar mı, onları durdurabilene aşkolsun moduna girip cümle aleme yayarlar.. benim bu blog işi de biraz öyle oldu..

küçükken sürekli günlük tutardım.. yareppim yaşadığım her günü her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazardım. mesela ortaokuldayken sadece oturduğum semtte dolaşabilme özgürlüğüm vardı bu da eşittir; arkadaşla sinemaya gidilebilir ve arkasından mc donalds ziyafeti çekilebilir.. başka bi anlamı yok yani.. ama günlüklere bakarsan öyle değil.. "bugün bond un yeni filmine gittik -film detaylı şekilde anlatılmış şöyleydi böyleydi fln- sonra mc donalds a gittik ben bi big mac menü yedim herkes nasıl yedim inanamadı aslında ......o onu dedi bu bunu dedi " bıdı bıdı bıdı gidio böyle..ama olan biten sadece bi menü yemek yani =) {bu arada millet gerçekten inanamazdı çünkü o kadar zayıftım ki -elbise giyen solucan misali- o hamburger benim yarım kadar görünürdü herkese..}
neyse annemde bu günlükleri -sözüm ona ben gizleyip saklardım falan ama hikaye tabi her türlü bulurdu- sürekli okurdu.. hiçbir zaman kötü bir yorumda bulunmadı bana..okuduğunu da hiç açık etmezdi aslında.. sadece bazen incindiğinde yada birşey ağrına gittiğinde "zaten böyle düşünüomuşsun sen onu da bilioruz" diye yüzüme vururdu..
hep söylerdi, bu yeteneğini geliştir, bak kalemin iyi, bana yazdıklarını hep saklıyorum vs diye.. artık baktı benden umut yok söylemiyor ama burayı bildiğinide sanmıyorum.. bilip okusa "bak bak benim kızda nasıl çene varmış" derdi kesin..

bu blogu neden açtığıma gelince, biraz annemin hevesiyle biraz dombalağın gazıyla giriştim ya bu işe tabi hemen linkler yayıldı sağa sola.. ne kadar okuyup ilgilenen var bilmiorum ama açıkçası yazmak o kadar rahatlatıyor ki kimse okumasa bile ben rahatlıyorum diyorum .. {züğürt tesellisine geeeeeelll!!} =))
bu aralar bu blog yazma işi, özellikle çıkan kitaplardan sonra vs, daha da ilgi çekmeye başladığı için aslında kimsenin okumamasına da pek şaşmıyorum =) çünkü ben belirgin konu yok.. "bugün de aramadın allah belanı versin" diye başlayan blog yazılarından zaten ortalık geçilmio..ee insanlar aşk acısı istiyo, aşk acısı olmazsa aşmışlık istiyo, küfür istiyo, "kodum mu oturttum" modunda şeyler duymak, okumak istiyo..  bende bunların hiçbiri yok .. aşk acısı desen; e ben deli gibi aşığım adamda bana aşık, parmaklarda yüzükler takılı.. burdan mama çıkmaz ki en sağlam konu bu bende o yok.. =) güncel olaylar desen, geçmişte o güncel olayların fazlaca takibi beni aşırı yorup,üzdüğü ve birçok zorlukla karşı karşıya bıraktığı için özetle hiç işim olmaz.. ki kendi düşüncemi kendime saklamayı öğrendim! bi arada kendi bunlaımlarım var o kadar.. bana da bir tek onlardan ekmek çıkar zaten dedim bende =))

neden yazıyorum? çünkü şaka bir yana gerçekten rahatlıyorum.. diğer ve ağır basan sebebi; çevremde birçok arkadaşım,dostum olmasına rağmen bazı konularda kendimi gerçekten çok yalnız hissetmem.. hani etrafınızda da vardır belki, herkesin herşeyini anlatabileceği türde insanlar vardır..sır çıkmaz, arkandan konuşsa bile aynı şeyleri yüzüne söylediğini/söyleyeceğini bilirsin.. vs ben onlardan biriyim.. bir gün bana böyle bi gelseler "yeter ulen kara murat benim" diye delirip herkesin tüm sırlarını ifşa etsem "sen var ya hani elit ilişki yaşıodun, burda ilişkinin elitini,istanbulun karşı yakasında da diyetini mi yaşıosun" diyerek iğrenç kafiyelerle falan mesela; çevremde kimse kalmaz onu geç, bir daha o insanlar birbirinin yüzüne bakamaz.. ama gel gör ki ben ne kadar açık fikirli davranıp gerektiğinde destekleyip, gerektiğinde karşı çıkıp, gerektiğinde dur artık diyebiliyorsam otomatik olarak, ben zorda kaldığımda; karşımdakinden aynı şeyi beklediğimde; ya yargılanıyorum, ya bana hiç yakıştırılamayan bir davranış sergilemiş oluyorum ya da kimseyi ilgilendirmiyorum.. benim için; "benim dostumdur çok severim" diyen onca insandan sadece 1 veya 2 tanesi bana gerçek dostluk gösterebildi mi bilmiyorum.. işte bu yüzden yazıyorum..
aaa bir de unutuyodum üçüncü bir sebebim daha var: ben klasik türk hatunu olduğum için gel-gitlerim ve depresyonlarım boldur.. ruh halim sürekli değişir.. eee ser'de bir de çatlaklık olunca gel de yazma..
kendi kendime eğlenme yolum bu.. içimi dökme yolum..

facebookda birkaç yazının linkini paylaşınca "karalıosun bişeyler nerden esti" diye soranlara cevap verebildim mi bilmiyorum ama özetlemek gerekirse; çoğu zaman elinde pimi çekilmiş, patlamaya hazır bombalar tutuyomuş gibi hissediyorsan ve kimseye pek birşey anlatamıyorsan, içinden gelen esprileri bile paylaşmak ağırlık hissi uyandırıosa {çevrede bir sorun var onu geçelim} kendi kendini deşarj etmenin en iyi yolunu arayıp buluyorsun..

17 Haziran 2010 Perşembe

nise evde - bölüm 1

bu aralar yapacak pek birşeyim olmadığından ve hayatım hep birşeyleri beklemekle geçtiğinden {neden sen onları bekliyorsun, bırak onlar seni beklesin felsefesi yapanı oyarım}, kendimi film izlemeye, uyumaya ve SEVGİLİ'ye sardırmaya adadım..

tam böyle ciddi, en sağlamından bunalımdayım falan modundayken bana bişey oldu.. =) ne olduğunu bende bilmiyorum..

şimdi, film izleme konusunda bi sıkıntı yok, film arşivimi kafamda yaratıyorum resmen. herhangi bir harddisk yada harici ürüne ihtiyacım yok.. bazı filmlere öyle bir sardırıyorum ki bir defa izlemek yetmiyor o derece.. bazen tv deki yeşilçam filmlerine sardırıyorum bazen dvd lere..

uykuya gelirsek; gece herşey çok güzel başlıyor.. yatağıma yatıyorum ve yastıkla karşılıklı birbirimize bakışamadan ben dalıyorum..iyi güzel sorun yok.. {benim yatış saatim gece 2 falan .. gece 2 de uyuyamazsan saat 5 e kadar nöbet tutuyorum zaten} yalnız sevgili alamancı ev sahiplerim senenin yaz olan 6 aylık kısmını istanbulda geçirdikleri için, alt kattaki psikopat komşunun gürültüsünden onlara yakınacakken, onların gürültüsünden kimlere yakınacağımı düşünür oldum.. içlerindeki köy merakını almanyalara kadar götürmüş, oradan da tekrar istanbula getirmiş sevimli ihtiyar bir çiftten bahsediyorum.. apartman kapısının önüne çek-yat, sandalye,sehpa, ihtiyaç duyulursa halı çıkartan, sabah 8 dedim mi kapının önüne inen, her gün 5 çayını kaldırımın üstünde içen, sonra akşamüstü şekerlemesini kapının önündeki o çekyatta horlayarak yapan, sonrada gece 2 ye kadar orda oturan bir çift bunlar.. tabi arada yemek yemek vs ihtiyaçlar için yukarı çıkılıyor.. apartman 5 katlı, bunlarda 5. katta oturuyor.. hacı amca sağolsun duvarları o kadar ince yaptırmış ki 3.katta olan ben ortada olduğum için apartmanın heryerindeki sesleri çok rahat alabiliyorum =) ama asansör sesi benim 1 nümerolu (ev sahibimin ağzı bu da) kabusum.. hacı çiftimiz buralardayken, apartmanda sürekli "dan dan güüümmm daan daan güüümmmm" sesi.. bi de şimdi bunlar yılın 6 ayı yoklar ya burda, hazır burdalarken apartmanın tadilatını falanda yaptırıolar saolsunlar.. ama hacı teyzede bir ses var.. ilk duyduğunda apartmana yılan girmiş zannediyosun! sürekli arada yükselmeleri olan tiz bir "tıııssss tıs tıııııssssssss tıs tıs tıtıtıtıss" sesi.. kapıya kulağını dayarsan ancak yine birilerinden yakındığını anlayabiliosun.. öyle ki dün gece nasıl tısladıysa bütün gece rüyamda yılanlarla uğraştım.. "tııss tııısss tııssss o duvarlara neden o kadar şey yapıştırdın tııssss"
çenesi çekilse, asansörünüde alıp gitse ne güzel olur..

eh SEVGİLİ'ye de belli bir süre sardırabiliosun, en sonunda adam isyan edio "ne bu böyle ya!! işin gücün yolunda değil,kimseye anlatamıyosun, hıncını benden çıkartıyosun!!" eh haklı garibim..{annemin ona vermekten bahsettiği "üstün sabır madalyası"nı bir an önce vermek lazım benim bebeme artık}

beyimlede arayı düzelttikten sonra, uyku da yok ne yapıcan daha çok film izliycen.. bende takıldım harry potter'a..  izlemediğim filmlerini indirdim, okumadığım kitaplarını okudum falan.. birden bire nereden nasıl esti bilemedim.. hani bir tarafta o cool sadece bakış atıp hırlayan teenage wampir varken ben neden elinde asa sallayıp kişilik bozukluğu yaşayan sabi-sübyana takıldım anlamadım.. filmlere yonttum bende.. hani "harry potter daha farklı, wampirler artık klişe bi de bram stocker'ın dracula'sından öte wampir var be?!" tarzında.. bi de sıktı artık..daha karar veremiolar wampirler güneşe çıkınca toz mu oluyo yoksa pırıl modunda parlıo mu die..  neyse izlerken kafanda da kuruyosun tabi "leyn bende de bi sihirli değnek olsa neler yapardım" {klişeye gel!}- neler yapardın? - benden bi cacık olmaz ben yine herşeyi böyle yapardım.. - iyi bok yerdin o zaman! {iç sesle konuşma konusunda hiç iyi değilim..mat edio hep beni..satrançtada kötüydüm hep zaten..gelsin tavlada görüşelim}

ben bunlar gibi saçmasapan şeylerle uğraşırken, benim doğumgünüsüm geldi çattı.. ilk defa doğumgünüm için bu kadar hevessiz, bu kadar isteksizdim.. canım hiçbirşey yapmak istemedi.. ama canım nanım annem hazırlandı davetler verildi.. ee hoşunada gidio insanın ne yalan söyliyim..istediğin kadar "hevesim yok" de, birileri senin için deli gibi hazırlık yaparken hevesleniosun ister istemez.. bu seneki doğumgünüm, geçen senelere göre epey bi duygu yüklüydü.. gözler dolu dolu "way be 27 oldun" , "daha şuncacık bebeydin kucağımda" falan.. dedim noluyoruuzz?!!
sonradan dank etti : 27 yaşımdan gün almıştım, işe yarar elle tutulur hiçbirşeyi başaramamıştım, evet hayatım birşeyleri beklemekle geçiyordu ve evet kendimi hiç iyi hissetmiyordum.. çok erken bi 40 yaş bunalımı gibi birşeydi ama allahtan çok kısa sürdü.. 1 saat kadar =))
bu zamana kadar aslında elle tutulur yaptığım birçok şey vardı..başarılarım belki çok büyük değildi ama yine de başarıydı.. beklediğim şeyler var ama hepsi gerçekleşecek ve gerçekleştiğinde herşey mükemmel olacak.. {gerçekleşmeyecek hayalller kurmamayı çok küçükken öğrendim ben =) }

doğum gününü de atlattıktan sonra ee nerde kalmıştım moduna girdim zaten hemen =)

sosyal hayatı günlük güneşlik olmayıp parçalı bulutlu takılan ben,  tv karşısında kucakta laptop,yanda kahve modunda zaman tüketiyorum.. yeşilçam filmlerine takılıyorum bu aralar.. cüneyt arkın'la türkan şoray'ın o müthiş tango sahnesi kafama kazındı mesela.. cüneyt abimiz karateye o kadar alışmış ki tango ve karate arasında müthiş bir bağ kurmuş ama sorun şu sen izlerken hangisini yaptığını anlayamıosun.. =))
 orda ufak bir gülme krizine girdim.. filmin devamında karateci olarak görmeye alıştığım malkoçoğlu cüneyt abime türkan abla "siz geçicisiniz, sizin için daimileri ihmal etmemi beklemiyordunuz değil mi?!"  diyince aha dedim yiycek yumruğu.. ama kendini alkole vurdu falan..way be dedim filmin konusuna bak ne kadar geniş mizaclılarmış hatun 11 tane sevgilim var dio adama geçicisin dio adam peki ama sen beni sev beni sev modunda dolanıo peşinde.. şimdi öyle film yapmaya kalksalar ortalık ayaklanır heralde..en cesur mizaclı filmleri bile p.c eden bi millet olduğumuz düşünülürse =))
ama her geçen gün daha iyi anlıyorum ki yeşilçam'dan başkası yalan!! hangi film sektöründe adam yamuk bir yandan gülümsemeyle, hatunu 2000 yıldır onun sevgilisi olduğuna 2 sn içinde ikna edebilir ki??! adam masallar anlatırken hatunun gözü seğirir ki bu "evet hatırlıorum tanrıııımmm evet gerçekten 2000 yıl olmuş seni ne kadar özlemişim"le aynı anlama gelir.. =) bugün bu filmi tv de gördüm, adam anlatmaya başladı işte "2000 yıl öncede bık bık da bık bık" ben kanalı değiştirdim..aradan 1 dk geçmeden ben yine açmış bu filmi seyrediyodum.. hele gönül gözüyle görüp yaptığı heykele ayrı bir anlam katan heykeltraşı hiç unutamıycam sanırım.. hayal gücü oyunculuk herşey 10 numara.. hollywood halt etmiş..

kanal gezmekte bu sıcakta yoruyo insanı tabi..ee benim laptopunda bi fanı var maşaallah soba gibi mübarek..neyse biraz hareket lazım dedim bende..eğer evde teksen, eski model bir vantilatörün varsa {sıcağa karşı hiçbir faydası yok ama esintisi olduğu için en azından psikolojik olarak serinliosun} ve müzik kanallarından biri açıksa (türk kanallarından biri olcak ama); o vantilatörün karşısında klip çeken dandik şarkıcıların moduna girmen kaçınılmaz arkadaşım! saçlar savruluo bi de bakmışsın şarkıyı söyleye söyleye kıvırıyosun!! tam kabus! mikrofon niyetine kullanacağım saç fırçasını almaya banyoya giderken kendime geldim.. ne yapıorum ben ya die.. sıcaktan beynim erimiş gibi =))

özetle; günler o kadar verimli geçmiyor.. ben şikayetçi miyim? hayır artık değil.. madem ısmarladığın hayatı yaşayamıosun elindekinin tadını çıkartıcaksın.. benim şimdilik elimden gelen bu.. sonrası daha güzel olucak..

hem bugün vantilatör karşısındaki performansımla demet akalın'dan bile daha iyi olduğumu keşfettim yarın bunu geliştirmeyi düşünüyorum =))

5 Haziran 2010 Cumartesi

ses-siz-lik

oturuyorum..

odamda sadece gece lambam ve laptopun ışığı...

bütün gün gürültüsüne dayanılmayan caddede şimdi tek bir ses bile yok.. apartman aralığında sürekli miyavlayan kedi bile susmuş, sesi yok..

olup-biteni, olanları, olamazları ve olmamalıydı'ları gözden geçiriyorum.. vicdan muhasebesi değil, yanlış anlaşılma olmasın..sadece gözden geçirme.. ben, bu zamana kadar yaşarken kaç kere gerçekten "ben" oldum, karşımdaki kaç kere kendisi oldu onları gözden geçiriyorum.. ne kadar özgürüm onu gözden geçiriyorum...

bu yüzden sessizlikten nefret ederim ben..
ama kafanızı dinlemek için hani deli gibi ihtiyacınız olan o 1 dakikacık bile olsa size huzur verecek olan sessizlikten bahsetmiyorum... insanın içine işleyen, yalnızlığını hissettiren, boşlukla eşdeğer sessizlikten bahsediyorum..ondan nefret ediyorum,  kendimi dinlemeye başlarım çünkü.. gözden geçirmelerle başlar, "ah be"lerle devam eder, "off nasıl oldu bu buna nasıl izin verebildim" diye sürer, vicdan muhasebesine gider, en son durak baş edemediğin pişmanlıklarda durursun sessizlikte.. tam içinden çıkmaya çalışmaya karar verirsin ama bir ses gelir herşeyi dağıtır sende bırakırsın başka bir güne herşeyi... işte o sesi bekliyorum şimdi... ama ses yok.. tık yok..çıt çıkmıyor...

bu aralar bencilim böyle..sadece kendimi düşünüyorum.. neler düşünüyorum, neler hissediyorum, düşündüklerim ve hissettiklerim birbiriyle orantılımı ? {normal insan moduna geçmek istiyorum artık olmuyor..}
hislerini açıklayamadıktan sonra yaşadıklarınla doğru orantılı olamıyor..bunu çözdüm.. hisler konusunda özgür olamadıktan sonra ne dersen de gerisi laf salatasından başka birşey değil..
ister dünya meseleleri, ister memleket meseleleri, ister iş-güç, özel meseleler olsun; ne düşünürsen düşün, eğer etrafında senin gibi düşünen kimse yoksa senin düşüncelerini söyleme özgürlüğünde yok.. herkes ortak bir damardan kanıosa ama sen bir kılcal damar olup ordan kanıosan işin bitti demektir..kimse seni anlamadığı, daha kötüsü onlar gibi düşünmediğin için anlamaya bile çalışmadıkları için ne salaklığın kalır ne gerizekalılığın ne de hiçbir işten anlamamazlığın.. düşünce özgürlüğü de yok... yalan.. bunu da çözdüm.. rüzgar nereden eserse o tarafta olanların kaptan olduğu bir devir bu.. =)

nasıldı o laf;" göründüğün gibi olma,olduğun gibi görün" müydü.. ya da tam tersi .. tam hatırlayamadım şimdi {özür} bunu gerçek hayatta uygulamaya kalk bak neler oluyor.. denemesi bedava.. ben denedim.. ve herkes sahtelikten, oyundan, yalandan, iki yüzlülükten hoşlanıyor.. bunu çözdüm.. buna ister giyim-kuşam dış görünüş olarak bak, istersen karakter olarak bak.. istediğin gibi giyinir çıkarsın birilerine batar, istediğin gibi davranırsın mutlaka ve mutlaka birileri iğreti olur.. kendini oyalayacak ne bulursan bul ; istiyosan dünyada kimsenin çözemediği bir sırrı çöz, bir icat yap.. yine "işin gücün yok mu ya" der millet sana.. budur yani..

sır saklamaya kalkarsan ve bir şekilde bunu açık edersen birçok kişinin "benden mi saklıosun aşkolsun" tepkisiyle karşılarsın.. kendine ait özel konuların bile olamaz.. bunu çözdüm..
.
bu kadar şey çözmüş aşmış bir insan olarak hala sessizlikten korkuyorum.. daha çözemediğim o kadar çok konunun üstüme gelmesinden korkuyorum.. düşünmek istemiyorum.. istemediğim zaman rüyamda bile onlarla boğuştuğumu görüyorum...

benimki kaçmak mı hayır değil..sadece yorgunluk..sadece dinlemek isteği.. şu içimdeki mutsuzluğu atmak isteği.. ama söylemiş miydim; hiç kimse ne mutsuzluğunu kabul etmene, ne dinlenmene ne de yorgun olduğunu söylemene izin verir..

sessizlikten nefret ederim... sessizlikten korkarım.. düşünmeyi ertelediklerimi düşündürür, itiraf etmeyi istemediklerimi söylettirir.. böyle pis birşeydir..

olduğum gibi olmama izin verecek bir hayat isterdim.. şimdi elimdekiyle yetinmek zorundayım...

{bende mi sahte oldum yani....}

...... ve kedi miyavlamaya başladı.... =)

1 Haziran 2010 Salı

kendimi buldum,bırakmam!!!

teeee ben küçük bir kızkeneye kadar dayanır; herşeyi kafama acayip takarım.. aklınıza gelebilecek herşeyi.. otu-boku-püsürü-börtüyü-böcüğü .. kim ne demiş, neden demiş, bana mı demiş, beni bi olaya alet mi etmiş, nasıl etmiş.. hani bunların hepsi gereksiz olmakla beraber; çoğu zaman "gel arkadaşım bi tarafıma soktuğun kazığı daha da derine itebilir hatta ağzımdan çıkarabilirsin" demekle aynı şeyler..
hadi onu dedin, kazığını yedin, otur aşşaa be kadın di mi?! ama o da yok!! bu sefer ben kurtlanıp bişeyler yapıorum; hani "yaşasııınnn intikam" tadında, ama bu seferde o beni yanlış anlar mı, işte bilmem kimin canı yanıcak hadi o tıtımda bile deilde ya başkası böyle böyle anlarsa .. vs. vs . vs... sallan silkelen kendine gel be kadın!!
yok benden adam olmaz onu anladım..

bişey söylüorum, geri alabiliyorum, bişey yazıyorum silebiliyorum.. hep insanlar ne düşünecek korkusu...
ama şu konuda da acayip bir yeteneğim var asla inkar edemiyciimmm lafı acayip iyi çevirebilirim..yaptığım söylediğim herşeyi geri alabilirim..daha kötülerinide yapabilirim ama kendimi açığa vurmak hoş olmaz diye yazmıorum.. =))

şimdi.. beni tanıyan ve bunu okuyan insanlar... genel olarak konuşuyorum şahsi değil ama; bundan sonra "kim ne der" tasası olmadan hafiflemiş bir şekilde takılacağımdan dolayı, beni reddetmek, yok ben tanımıyorum, yok  zaten bu en başından beri böyleydi de göstermiodu, ne yılandır o ne yılan moduna girecek olanlar anında ortamı terkedebilirler..onları tıtıyla başbaşa bırakıoruz..ona anlatırlar dertlerini.. {yarın bir gün şöhret olduğumda çok arıycaklar beni =))))}

üzgünüm ama bu zamana kadar gereğinden fazla değer vermişim herşeye!! sadece insanlara değil, hareketlere, düşüncelere, görüşlere.. bazı ortak doğrular ve yanlışlar doğrultusunda çeşitli görüşler, farklı görüşler olabilir bunlar paylaşılabilir vs. hiçbir zaman kimsenin görüşüne saygısızlık etmeden kendi düşüncelerimi savunurken farkında olmadan kendimi çok aşırı derecede kısıtladığımı farkettim..belki de bu kısıtlamalarım yüzünden buraya çok uzun zaman yazacak birşey bulamadım =)

ben sadece kendimi mutlu etmek ve iyi bir hayat yaşamak için yaşıyorum.. başka hiç kimsenin onayına ya da görüşüne ihtiyacım yok..

yareeeppppiiimm bu aralar nirvanaya ulaştım....bana bişeyler oluyo.. sadece kendimin iyiliğini düşünüyorum, kolay olan bişey değildir bu bana... ölecekmiyim yoksa lan?! hayrıalamet değil ama benim gibi  zat-ı şahane,eşi benzeri bulunmaz bi varlık da kolay kolay ölmez canımmm =))
geçen gece rüyamda beyaz ışıkların içinden çıkan ak sakallı dede bana "yawrum bırak pok-püsürle uğraşmayı artık kendine çeki düzen ver" dediğinde her ne kadar "yavşak dede bunu demeye mi geldin insan bi loto yada altılı sonucu verir, bu mudur senin olayın yani tüü allah kahretmesin seni!! bas git o sakallarını cımbızla tek tek yolmadan" desem ve korkunç bir başağrısıyla uyansam da sanırım o dede haklı..
toparlıycaz artık napalım.. zaten fiziksel bi toparlanma yaşıorum bide ruhsal bi toparlanma yaşayalım..

sonuç olarak; yamuk yapanı yamultur, laf dieni lafıyla gömerim.. tarzında kimseyi tıtımıza takmadan yolumuza devam ediciiiizzz..

bu yolculukta kendime başarılar diliyorum....

ben....